Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı Danıştay’da açılan davanın üçüncü duruşması bugün yapılıyor.
Danıştay 10. Daire, bugün; ÂLÂ Parti Genel Lideri Meral Akşener, Türkiye Personel Partisi, KESK’e bağlı Tarım Orkam Sen, Sedef Erken, İzmir, Trabzon, Mersin, Giresun, Eskişehir, Budur, Adana, Manisa, Uşak, Bolu ve Hatay barolarının müracaatlarını; kararın iptaline yönelik müracaatlarını ele alıyor.
Türkiye Emekçi Partisi İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, heyete; “Benim yaşım kadar kıdeminiz var, aslında sizin bilmediğiniz tüzel bir ayrıntısı çok açabileceğim kanaatinde değilim” dedi. Kadıgil, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Ama bir parlamento mensubu olarak şunları söz etmek istedim, buraya kadar gelmişken… Ben şu anda milletvekili olarak vazife yapıyorum. Eski tutanaklara pek meraklıyım. Size tarzda paralellik unsuru anlatmayacağım. Ben sizin kararlarınızdan öğrendim bunu, ancak. Biz milletvekili olarak orada, İstanbul Kontratı önümüze geldiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki tüm milletvekilleri olarak, istisnasız bir formda, oybirliği ile İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilmesi gerektiğine karar verdik.
Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanların iradesinin kaçına tekabül ediyor? İnanın yüzde 90-92’sine. Oy vermeyenler ve faşizmden kalma baraj yüzünden orada temsil edilmeyenler hariç Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan insanların yüzde 90’ını temsil eden bir yapı çıktı ve dedi ki ‘İstanbul Mukavelesi üstün bir şey, biz de bunu onaylıyoruz’.
Eski tutanaklara bir bakmanızı çok isterim. AKP nasıl coşmuş. Nasıl hoş, gururla satıyorlar. Daima birlikte fotoğraflar çekilmiş. Tarihte birinci kez, oybirliği ile bir şey kabul etmişiz. Ve çok heyecanlanmışız.
Ondan sonra milyonlarca bayanın hayatını koruyan bir mukaveleden, bir herifin lafı ile çıkabileceğimizi sanıyoruz. Bunu da bir yargılama konusu üzere burada bu türlü uzun uzun konuşuyoruz. Siz öğrettiniz, adapta paralellik prensibi. Yüzde 90’ın iradesi ile giriyoruz, yüzde 51 ile zar sıkıntı seçilebilmiş bir tane adamın lafıyla çıkabileceğimizi sanıyoruz. Bunu hukuka uygun üzere savunabileceğimizi sanıyoruz”
Kadıgil, “Yüzde 51 ile zar güç seçilmiş tek bir insanın lafı ile bir düzenleme yapılamaz. Şayet bunu kabul edeceksek 90 yıllık Türk hukuk müktesebatımızı çöpe atmamız gerekir” diyerek, şunları söyledi:
“Bu idari süreçte en küçük kamu faydası olmadığını hepimiz çok düzgün biliyoruz. Ne kamu faydası? Olsa olsa Tayyip Erdoğan faydasından bahsediyoruz. Biz bu emelin ne olduğunu çok net görüyoruz. ‘Bir yüzük ile yola çıktım ben’ diyen ve ondan sonra da Karun kadar zenginleşen Tayyip Erdoğan hala siyasal İslamcı olduğunu bir küme yobaza ispatlamak için bu mukaveleden çıktı sayın başkan”
Daire Lideri Yılmaz Akçil, Kadıgil’i; Cumhurbaşkanı’nın şahsına yönelik kelamları kullanmaması gerektiği konusunda uyardı. Kadıgil ise “O bize ‘sürtük’ diyor ancak Sayın Lider, kusura bakmayın da” karşılığını verdi.
‘Danıştay’da hala yargıçlar var mı?’
Kadıgil, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Bizim bu davada yanıtını aradığımız soru, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılma kararının hukuka uygun olup olmadığı değil. Biz bu sorunun karşılığını biliyoruz. Siz bu sorunun karşılığını biliyorsunuz. Mübaşir arkadaşım, bu sorunun yanıtını biliyorsunuz. Aşağıdaki kantinci bu sorunun yanıtını biliyor. Hukuk 1. sınıf öğrencisi, bu sorunun yanıtını biliyor. Bu kadar hukuka muhalif bir karar. O yüzden bugün yalnızca Türkiye Personel Partili bayanlar olarak değil, bu ülkede yaşayan milyonlarca bayan olarak, bugün yanıtını aradığımız tek bir soru var. Danıştay’da hala yargıçlar var mı?”
